11 Mart 2020 itibari ile Türkiye’de ilk korona virüs vakası tespit edildi. Dünya genelinde bu denli yayılım sonrası ve üstelik neredeyse tüm sınır komşularımızda vakalar varken ülkemizde görülmesi olağan bir sonuçtur. Bundan sonra sürecin yönetilmesi daha büyük önem kazanmıştır. Panik ortamı oluşması enfeksiyonun yayılmasını sınırlamaktan ziyade olumsuz sonuçlara yol açacaktır. Temel korunma önlemlerinin kamu spotları ile duyurulması ve süreç yönetimi hakkında bilgilendirilmelerin devam etmesi önemlidir.
Yine 11 Mart 2020 itibari ile DSÖ direktörü korona ile ilgili salgın durumunun pandemiye çevrildiğini açıklamıştır (https://twitter.com/drtedros).
HASUDER olarak bu süreçte önerilerimiz;
• İllerin halihazırda mevcut pandemi planlarını gözden geçirerek virüsle ilgili ülke genelindeki standart uygulamaların yanı sıra kendi risk durumlarını da göze alarak sınırları net çizilmiş tutarlı gözetim mekanizmaları oluşturması gerekmektedir.
• Her ilde İl Sağlık Müdürlükleri bulaşıcı hastalıklar ve ilçelerin bulaşıcı hastalık sorumluları toplanmalı ve şüpheli izlemleri ile olası ve kesin vaka yönetiminde yapılması gerekenlerle ilgili, her birimin olası her duruma yönelik iş planlarını belirlenmelidir. Planlamaya yönelik alınan kararları ilçe sağlık müdürlükleri veya TSM’lerin sınırlarındaki hastaneler ile paylaşarak yönetim şeması netleştirilmelidir.
• Hangi durumlarda karantina uygulaması yapılacağı ile ilgili sınırlar gözden geçirilmelidir.
• Pandemi sürecinde yurtdışı seyahat kısıtlamaları ile ilgili-özel durumlar hariç-durum güncellenmesi yapılarak kamu ve ilgili sektörlerle paylaşılmalıdır.
• Hasta izolasyonu, temaslı izlemi ve yurtdışı gelen kişilerin izlemi çalışmaları önemlidir. Bu uygulamaların etkinliği semptom başlangıcı öncesi meydana gelen bulaşma oranına bağlıdır. Yurtdışından gelen kişilere havaalanlarında/uçaklarda yapılacak duyurular ve dağıtılacak bilgi notları ile “semptomsuz ya da hafif semptomları olan vakaların potansiyel bulaşıcılıklarının farkında olmayarak enfeksiyonu yayabileceklerine” ilişkin uyarılar yapılmalıdır.
• Ülkemizde hali hazırda yurtdışından gelenlerle ilgili bir yandan termal kameralarla ateş kontrolü yapılırken bir yandan da 14 gün süresine dikkat çekilerek uyarılar yapılmaktadır. Bununla birlikte söz konusu 14 gün süresince çalışan kesim için net olmayan sağlık kurumu başvurusu ve rapor alma sürecinden bahsedilmektedir. Bu kapsamda çalışanların herhangi bir sağlık kurumuna başvurmaksızın izinli sayılması ile ilgili uygulanabilecek farklı çözümler getirilmelidir. Bu kişiler kamu çalışanı ise çalıştıkları kurumu havaalanındaki belirlenen noktada bildirip ilgili kurumlara 14 gün kontrol amaçlı takip edilmesi kapsamında izinli sayılacakları bilgisi iletilebilir. Diğer ve/veya tüm sektörler için havaalanları dış hatlarda 14 gün evde takip nedeniyle 14 gün izinli sayılacakları ile ilgili belge verilebilir. Ayrıca bu kişiler eğer kişiler izinli sayıldıkları dönemde maddi kayba uğrayacaksa bunu bildirmekten sakınabilir. Bu nedenle maddi anlamda kayıp yaşamayacak şekilde düzenleme yapılması da önemli bir konudur.
• Potansiyel bulaştırıcı olmasalar bile genel olarak tüm vatandaşlar için özellikle de risk grubunda olanlar için kalabalık ortamlara girmemeleri yönünde bilgilendirme ve eğer girilecekse de temel hijyen kuralları ile ilgili video görselleri içeren kamu spotları yapılmalıdır.
• Risk grubunda sayılan altta yatan hastalıklar açısından raporlu ilaç yazdıracak kişilerin kalabalık ortama girmeden ilaçlarını teminle ilgili kolaylaştırıcı yöntemler geliştirilmelidir. Pandemi döneminde sağlık kurumunda sıra beklemeden günü dolmuş raporlu ilaçların doğrudan eczaneden alınabilmesi gibi.
• Şüpheli olarak izinli sayılmış kişilerin ya da temaslı olarak takip edilenlerin herhangi bir semptomu gelişmesi durumunda başvuracağı sağlık kurumları ve bu kurumda minimum temas ortamına gireceği noktalar belirlenmelidir. Sağlık Bakanlığı HSGM COVİD-19 rehberindeki yakın temaslı için semptom gelişmesi durumunda 112 ile naklinden bahsedilmekle birlikte yurt dışı seyahati dolayısıyla şüpheli durumda olanlar için kendi imkanları ile gitmesi söz konusu olmaktadır. Belediye/diğer kurumlardan araç desteği ile herhangi semptom durumunda bu kişilerin özel aracı olmaması halinde toplu taşıma ile gitmesini önlemek için ulaşım sağlanmalıdır.
• Numune sayısının artması ile referans laboratuarın zamanında sonuç vermesi açısından sıkıntı yaşanmaması adına tanı koyma kapasitesinin artırılması da bu aşamada büyük taşımaktadır. İlk planda influenza çalışabilen halk sağlığı laboratuarlarında, ikinci planda ise seçilecek Eğitim Araştırma hastaneleri ve Üniversite hastanelerinde tanı konulabilmesi için hazırlıklar süratle tamamlanmalıdır.
• Tüm illerin toplu kullanım alanlarında standart dezenfeksiyon uygulamaları yapılmalı. Camiiler gibi zemine temasın olduğu ancak zemin temizliğinin kolay sağlanamayacağı yerlerle ilgili farklı prosedürler uygulanabilir.
• Ülkede tek vaka sonrası had safhaya çıkan maske alımı ve kullanımının doğru yapılmadığı sürece ayrıca bir enfeksiyon bulaş yolu haline gelebileceği hakkında kamu spotları oluşturulmalıdır. Sağlıklı kişide değil de neden solunum yolu enfeksiyonu olan kişilerde maske kullanımının gerektiği ve eğer maske kullanımı gerekiyorsa nasıl doğru kullanıldığı hakkında sürekli bilgilendirme yapılmalıdır.
• Hijyen ve dezenfeksiyonla ilgili sağlığa zararlı olabilecek üretim yapan yerlerin kontrolleri artırılmalıdır.
• “Nasıl el yıkamalı” ile ilgili de kamu spotları hazırlanmalıdır. Bu noktada özellikle toplu kullanılan yerlerde temizlenmiş ellerle suyun kapatılması ya da bu noktalardan çıkışta kapı kulplarına tekrar elle dokunmanın aslında tekrar bir temas olduğu vurgulanarak peçete ile açma kapama ve peçeteyi atma şeklinde vurgulamalar da yapılmalıdır.
• Bu sürece toplumun nasıl hazırlık yapması gerektiğine ilişkin bilgilendirmeler yapılmalıdır. Evlerde izolasyon gerekirse öncesinden yapılması gereken hazırlık var mıdır? Varsa nedir? İzolasyon olduğunda gıda güvencesi nasıl sağlanacaktır? Bu konularda toplum bilgilendirilmelidir.
• Süreç içinde ilgili sektörlerle işbirliği sürdürülmelidir.
• Kamu-özel, yerel ve merkezi tüm olanaklar birleştirilmeli, farklı düzeyler ve senaryolar için hazırlık planları yapılmalıdır.
Sonuç olarak, COVİD-19 sürecinin aslında genel enfeksiyon korunma ve önleme prensipleri açısından bir farklılığı bulunmamaktadır. Bulaşıcı hastalıklar ile ilgili bu önlemlerin farkına varılması ve tüm toplumun bilinçlenmesi için çalışmalara ve iletişimin açıklıkla sağlanmasına önemle ve sürekli olarak devam edilmelidir.
HASUDER Yönetim Kurulu