“NÜKLEER SİLAHLARIN YASAKLANMASI HALK SAĞLIĞI ÖNCELİĞİ OLMAK ZORUNDADIR”
Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş tüm bölge halkları açısından riskler içermektedir. Bunlardan birisi de savaşta gerilemeye başlayan Rusya'nın nükleer silahlara başvurmasıdır. Rus yetkililer nükleer silah kullanabileceklerini açıkça ifade etmişlerdir. Bu durum tüm komşu ülke halklarını nükleer serpintiye maruz bırakabileceği gibi daha vahim sonuçlara da yol açabilir.
Nükleer silah nedir?
Nükleer silah, nükleer reaksiyonlardan yararlanarak geleneksel patlayıcılardan çok daha güçlü bir etki yaratan, dünya üzerindeki en tehlikeli savaş malzemesidir. İkinci Dünya Savaşı’nda Hiroşima ve Nagazaki’de kullanılan “atom bombası” nükleer silahların en bilinenidir. Nükleer silah geliştirilmesi süreci 1940’lı yılların başında ABD’de yapılan çalışmalarla başlamış ve geliştirilen atom bombası 1945 yılında Hiroşima ve Nagazaki’de kullanılmıştır. Birleşmiş Milletler’in verdiği rakamlara göre bugün dünyada yaklaşık 13.400 nükleer silah bulunmaktadır ve bugüne kadar 2.000'den fazla nükleer test yapıldığı bildirilmiştir. 2019 yılı verisine göre Rusya’da 6.500, ABD’de 6.185 nükleer silah bulunmaktadır ve bunların dört bine yakını “ateşlemeye hazır” bir şekilde konuşlandırılmıştır (1).
Nükleer silahların etkileri nelerdir? (2-5)
Farklı türleri olan nükleer silahlar bomba veya füze şeklinde olabilir, tek bir tanesi milyonlarca insanı öldürebilir, bir kenti yok etmeye yetebilir ve uzun dönemli etkileri nedeniyle çevreyi ve gelecek kuşakları tehdit edebilir. Nükleer silahların kullanımıyla birlikte bir patlama dalgası, yoğun ışık, ısı ve radyasyon açığa çıkmaktadır. Patlama sonrası büyük bir ateş topu oluşmakta ve bu ateş topu oluştuğu yerdeki her şeyi buharlaştırmakta (patlamanın merkezindeki sıcaklık yaklaşık 7.000 °C'ye çıkabilmektedir), yukarı doğru taşımakta ve mantar biçiminde bir bulut oluşturmaktadır. Oluşan bu patlama bulutu zamanla soğuyarak toz benzeri parçacıklar oluşturur ve bir serpinti halinde tekrar yüzeye iner. Bu serpinti radyoaktiftir ve rüzgâr tarafından taşınabilir ve patlama bölgesinden kilometrelerce uzağa gidebilir, yayıldığı her yeri ve üzerine düştüğü her şeyi etkiler. Bazı modellemeler belirli sayıda nükleer silahın “küçük ölçekli” kullanımının bile tüm dünyaya radyasyon yayılımına neden olabileceğini, küresel bir felakete yol açabileceğini göstermektedir.
Nükleer silahlar büyük bir yıkıma neden olurlar ve geniş bir etki alanına sahiptirler. Patlama dalgası nedeniyle ölümler ve yaralanmalara, ısı ve yangınlar nedeniyle orta ya da şiddetli düzeyde yanıklara (Patlama alanının 3 km çevresine kadarki bölgede oluşabilir), yoğun ışık nedeniyle körlüğe (Özellikle patlama yönüne bakanlarda ve ateş topuna çıplak gözle bakanlarda 40 dakikaya kadar geçici ya da tümüyle kalıcı körlük oluşabilir), açığa çıkan radyasyon nedeniyle Akut Radyasyon Sendromu (ARS) olarak da adlandırılan radyasyon hastalığına yol açarlar. Patlama alanından uzakta ancak serpinti yayılım alanında bulunanlar da yoğun olarak etkilenebilmektedir. Bu etkiler arasında radyasyondan etkilenme, radyasyon hastalığı ve radyoaktivite ile kirlenmiş gıda ve su kaynakları yer almaktadır. Yayılan radyasyon uzun dönemde başta lösemi ve tiroid kanseri olmak üzere kanserlere de neden olur.
Nükleer silahların üretimi, testleri ve atıkları ciddi düzeyde radyasyon maruz kalımına neden olmaktadır. Bu silahların üretim tesislerinde, üretim için gerekli uranyumun çıkarıldığı madenlerde çalışanlarda ve bu madenlerin çevrelerinde yaşayanlarda ve su kaynakları gibi çevresel ortamlarda, silah denemelerinin yapıldığı alanlarda yüksek düzeyde maruz kalım riski bulunmaktadır. Altmış ülkedeki hekim gruplarının bir federasyonu olan Nükleer Savaşın Önlenmesi için Uluslararası Hekimler kuruluşu, nükleer silah test ve denemelerinden kaynaklanan radyasyona maruz kalmanın 2,4 milyon kanser ölümüyle sonuçlanabileceğini belirtmektedir.
Nükleer silahlar ile ilgili uluslararası düzenlemeler yok mu?
Nükleer silahlarla ilgili uluslararası düzenlemelerin Birleşmiş Milletler bünyesinde 1946 yılında başladığı görülmektedir. Günümüze kadar nükleer silahsızlanma ve nükleer silahların yayılmasını ve test edilmesini önlemek amacıyla bir dizi çok taraflı anlaşma yapılmıştır. Bunlar arasında Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması, Atmosferde, Uzayda ve Su Altında Nükleer Silah Testlerini Yasaklayan Anlaşma, Kısmi Test Yasaklama Anlaşması, 1996 yılında imzalanan ancak henüz yürürlüğe girmemiş olan Kapsamlı Nükleer-Test-Yasaklama Anlaşması ve 22 Ocak 2021'de yürürlüğe giren Nükleer Silahların Yasaklanmasına İlişkin Anlaşma yer almaktadır. Bu anlaşmalardan Nükleer Silahların Yayılmasının Önlemesi Antlaşması (NPT), silahsızlanma, yayılmanın önlenmesi ve nükleer enerjinin barışçıl kullanımını amaçlamaktadır ve 1968 yılında imzaya açılmış, 1970 yılında yürürlüğe girmiştir. Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması Antlaşması (CTBT) ise her türlü nükleer denemeyi yasaklayarak, mevcut nükleer silahların modernize edilmesini ve yeni nükleer silahların üretilmesini önlemeyi amaçlamaktadır. 1996 yılında imzaya açılmıştır ancak henüz tüm ülkeler anlaşmaya taraf olmadığından yürürlüğe girmemiştir (1,6).
Nükleer bir savaş durumunda ne yapılmalı?
Nükleer bir savaş çıkması durumunda bulunulan bölgede alınan önlemlere uygun olarak hareket edilmelidir. Savaş bölgesine ya da radyoaktif serpinti bölgesine yakınlığa ya da radyoaktif serpintinin taşındığı bölgede bulunma durumuna göre alınacak önlemlerin kapsamı değişebilir. Bu konuda ülkemizde Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından hazırlanan dokümanlardan yararlanılabilir (7) (Ek-1).
Nükleer silahlardan korunma olanaklı mıdır?
Nükleer silahlardan korunmanın temel yolu, nükleer silahların geliştirilmesini, modernizasyonunu ve kullanılmasını yasaklamak, nükleer cephanelikleri ortadan kaldırmak ve bir halk sağlığı sorunu olan savaşları önlemektir. Nükleer silahların yasaklanması bir halk sağlığı önceliği olmak zorundadır. Bir nükleer savaş dünyanın açlık, yoksulluk, çevresel ve ekolojik kriz, iklim değişikliği, önlenebilir hastalık ve ölümler, eşitsizlik vb halk sağlığı sorunlarını derinleştireceği gibi onarılması güç yeni sorunlara neden olacaktır. Nükleer silah kullanımı sağlık hizmetlerinin kapasitesini çok aşan ölüm ve yaralanmalara neden olacaktır ve küresel olarak sağlık alt yapısı böyle bir felakete hazır değildir ve hazır olamaz. Ayrıca gerek topluma gerekse de çevreye vereceği zarar kuşaklar boyu sürecek, tek bir ülke ya da bölgeyi değil tüm dünyayı etkileyecektir. Bu kitle imha silahları varlığını sürdürdüğü sürece insanlık ve gezegen tehdit altında kalacaktır (8,9).
Dünyada politikaların amacı halk sağlığının öncelemek, toplum sağlığını korumak ve geliştirmek olmalıdır! Bunu sağlayabilmek için hekimlere ve halk sağlığı uzmanlarına önemli tarihsel görevler düşmektedir ve asıl sorumlular yetki sahibi siyasi otoritelerdir.
HASUDER Afetler ve Acil Durumlar Çalışma Grubu adına Doç. Dr. Cavit Işık Yavuz tarafından hazırlanmış ve çalışma grubu önerileriyle geliştirilmiştir.
Kaynaklar:
1.https://www.un.org/disarmament/wmd/nuclear/
2.https://www.cdc.gov/nceh/multimedia/infographics/nuclear_weapon.html
3.https://www.icrc.org/en/document/humanitarian-impacts-and-risks-use-nuclear-weapons
4.https://www.icrc.org/en/doc/assets/files/2013/4132-1-nuclear-weapons-human-health-2013.pdf
6.https://www.mfa.gov.tr/silahlarin-kontrolu-ve-silahsizlanma.tr.mfa
7.https://www.afad.gov.tr/kbrn/nukleer-savaslarda-korunma