Bütün insan hakları gibi “sağlıklı yaşama hakkı” da hiçbir şekilde devredilemez, vazgeçilemez ve ertelenemez özelliklere sahiptir.
1948 yılında Dünya Sağlık Örgütü Tüzüğünde sağlık
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 25. Maddesine göre; “(1) Herkesin kendisinin ve ailesinin sağlık ve refahı için beslenme, giyim, konut ve tıbbi bakım hakkı vardır. Herkes, işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ve kendi iradesi dışındaki koşullardan doğan geçim sıkıntısı durumunda güvenlik hakkına sahiptir. (2) Anaların ve çocukların özel bakım ve yardım görme hakları vardır. Bütün çocuklar, evlilik içi veya evlilik dışı doğmuş olsunlar, aynı sosyal güvenceden yararlanırlar.”
TC Anayasası’nın Sağlık Hizmetleri ve Çevrenin Korunması başlıklı 56. Maddesinde “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir. Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir.” denilmektedir.
Uluslararası ve ulusal yasalar aracılığı ile sağlıklı çevrede yaşama hakkı, sağlıklı yaşama hakkı kabul edilmesine karşın günümüzde sağlıkta eşitsizlikler en çok konuşulan konulardan biridir. Çevre kirliliği, iklim değişikliği, sağlıklı ve yeterli beslenememe, sağlık hizmetlerinden ihtiyaç duyduğu düzey ve kalitede yararlanamama gibi durumlardan sosyal ve ekonomik olarak kırılgan durumda bulunan insanların daha çok etkilendiği bilinmektedir. Sağlıktaki özelleştirme ve prime dayalı sigortacılık sistemleri insanların sağlık hizmetlerinden yararlanma düzeylerini etkilemektedir. Çevre Etki Değerlendirmelerinin ve Sağlık Etki
Değerlendirmelerinin çevreyi kirletme potansiyeli bulunan işletmeler kurulurken yeterli düzeyde yapılmadığı eleştirileri sıkça dile getirilmektedir.
Bunlarla birlikte, daha güncel olarak; Bağışıklama başta olmak üzere sağlıkla ilgili bilimsel kaynağı olmayan bilgi üretmek ve sunmanın, bunun yayılmasına aracılık etmenin, yeni termik santral açmak gibi çevre ve insan sağlığını tehdit eden uygulamalardan vazgeçilmemesinin, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini körükleyen bilgi ve davranışların medya aracılı kontrolsüz dağıtımının İnsan Haklarını ihlal edeceğini biliyoruz.
Halk Sağlığı Profesyonellerinin, örneğin yeni termik santral kurulması, termik santrallere filtre takılmaması gibi insan sağlığını tehdit eden durumların, sağlık hizmetlerinden eşit, yeterli düzey ve kalitede yararlanmanın insan hakkı olduğunun, bütün insanların sağlıklı beslenme, sağlıklı çevrede yaşama haklarının olduğunun farkında olma ve eylemlerinin de bu hakları sağlama yönünde olma sorumluluğu bulunmaktadır.
10 Aralık Dünya İnsan Hakları Gününde;
Güzel ülkemizde ve dünyada, İnsan/Çevre Haklarının korunmasına hizmet eden nice güzel haberler duymak dileğiyle, HASUDER olarak bu hizmete aracılık etmeye devam edeceğimizi bildirmek istiyoruz.
*HASUDER adına Uzm. Dr. Mehmet Gülay tarafından hazırlanmıştır.