Bir yıl önce ülkemizde yaşanan 6 Şubat 2023 tarihli iki deprem sonucunda resmi verilere göre yaklaşık ellibin kişi hayatını kaybetti, yüz binden fazla kişi yaralandı; milyonlarca kişi evsiz kalarak başka şehirlere göç etmek zorunda kaldı. Yaklaşık olarak 10 milyondan fazla kişi depreme bağlı olarak duygusal, sosyal ve ekonomik açıdan doğrudan ve dolaylı olumsuz etkiler yaşadı. Depremden sonra çok sayıda ulusal ve uluslararası örgüt deprem bölgesinde yardım çalışmaları yaptı ve yapmaya devam etmektedir. Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) de deprem bölgesinde aşağıdaki çalışmaları yürüttü/yürütüyor:
Birincisi, depremin ilk gününden başlayarak bölgede çalışan halk sağlığı uzmanları arasında bir iletişim ağı sağlandı, sahada çalışan uzmanlar kişisel ve mesleki olarak desteklendi, bir dayanışma sağlandı ve bilgi alışverişi güçlendirildi. Deprem sonrası ilk gün depremden etkilenen illerde gerek üniversitelerde gerekse Sağlık Bakanlığı bünyesinde çalışan tüm halk sağlığı uzmanlarına ulaşıldı. Üyelerimize duyuru yapılarak bölgeye gitmek isteyen gönüllü hekim listesi oluşturuldu. Bölgede çalışan ve kendisi de depremzede olan meslektaşlarımızdan gelen talepler de dikkate alınarak hizmet içi eğitime dönük webinerler yapıldı. HASUDER web sayfası üzerinden bilgi notları hazırlandı, topluma ve diğer meslek gruplarına yönelik infografikler hazırlandı ve paylaşıldı.
İkinci olarak, periyodik ziyaretlerle deprem bölgesinde sağlık hizmetlerinin durumu, toplumun sağlık gereksinimleri konusunda değerlendirmeler yapıldı, düzenli raporlar yayınlandı ve çeşitli medya kanalları ile toplumu ve kamuoyunu bilgilendirerek öncelikli sorunlar üzerine hükümet kuruluşlarının ve kamuoyunun odaklanması sağlanmaya çalışıldı.
Üçüncü faaliyet alanı ise afet durumlarında öncelikli olan ancak genellikle ihmal edilen üreme sağlığı alanında hizmet sunan sağlık birimleri kurmak oldu. IPPF, Direct Relief ve UNFPA kuruluşlarının sağladığı uluslararası mali desteklerden yararlanarak ve Hatay Büyükşehir Belediyesinin de lojistik desteğiyle Hatay ilinde iki ayrı üreme sağlığı hizmet birimi kuruldu. Bu birimler halen Hatay’da hizmet vermeye devam etmektedir. Başlangıç olarak sabit birim olarak çalışmaya başlayan birimler daha sonra mobil hizmet de sunmaya başladılar ve böylece Hatay ilinde geniş bir alanda kadınların erişebileceği hizmetler sağlayabildiler. Hizmetler kapsamında, acil kontrasepsiyon dahil kontraseptif yöntemler, gebelik testi, jinekolojik muayene ve temel jinekolojik sorunların tedavisi, ilaç ve kişisel hijyen malzemelerinin temin edilmesi, cinsel sağlık, üreme sağlığı ve toplumsal cinsiyet konulu gezici eğitim programları, kadına yönelik şiddet danışmanlığı dahil üreme sağlığı sorunları konusunda bireysel danışmanlık hizmetleri yer almaktadır. Bu hizmetlerin tümü ücretsiz olarak sunulmaktadır.
Depremin birinci yılı dolarken, afetler ve acil durumlar sonrası sunulacak halk sağlığı hizmetleriyle ilgili başlıca değerlendirmelerimizi kamuoyuyla paylaşmak isteriz:
Deprem sonrası yardım faaliyetleri ilk aşamada doğal olarak en fazla sayıda hayatın kurtarılmasına odaklanmakta ve üreme sağlığı, yaşlı sağlığı, birinci basamak sağlık hizmetleri ve bağışıklama gibi konular öncelikli olarak düşünülmemekte ve daha geç gündeme gelmektedir. Afetin boyutları ve derinliği Hatay depreminde olduğu gibi çok büyük olduğunda bu erteleme büyük sorunlara yol açmakta ve toplumda var olan kırılganlıkların ve eşitsizliklerin çok artması riskini doğurmaktadır. Özellikle afetlerden sonra sağlanamayan üreme sağlığı hizmetleri nedeniyle istenmeyen gebelikleri, doğum öncesi ve sonrası anne/yenidoğan morbidite ve mortalitesinde artışı önlemek için acilen bu hizmetleri düzenlemek gerekmektedir.
İkinci sırada yoksullar, göçmenler, işsizler, engelliler gibi hassas gruplara yönelik hizmetlerdeki aksamalar gelmektedir. Bu nedenle kırılgan gruplara yönelik hizmetler afetlerin an akut döneminden başlayarak ele alınmalıdır. Sağlık hizmetlerine erişimde büyük güçlükler vardır. Bu durum kendi alternatiflerini oluşturma gücü olmayan yoksullar ve göçmenler gibi dezavantajlı toplulukları en ağır şekilde etkilemektedir.
Üçüncü olarak bölgedeki aile hekimliği hizmetlerinin depremden önceki dönemde var olan zayıflıkları ve yapısal sorunları (coğrafi bölge tabanlı olmaması ve kişiye dayalı olması gibi) deprem sonrası iyileşme sürecinin daha zor ve yavaş olması ile ilişkilidir. Bu nedenle afet durumlarından sonra coğrafi bölge tabanlı aile hekimliği hizmetlerinin ve mobil sağlık hizmetlerinin kesinlikle sağlanması gerekmektedir.
Halk sağlığı hizmetleri açısından sahada önceliklerin belirlenmesi, organizasyon, koordinasyon, sürveyans, veri toplama ve filyasyon işleri önde gelen işler olarak saptanmıştır. Halk sağlığı uzmanları kriz masasında çalışmanın, ek sorumluluklar üstlenmenin, planlama ve organizasyon yapmanın önemli bir mesleki deneyim kazandırdığını belirtmektedir. Ancak halk sağlığı hizmetleri açısından özellikle geçici barınma merkezleri kurulurken halk sağlığı uzmanları ile yeterli işbirliği yapılmamış olduğu ve bu nedenle geçici yerleşim merkezlerinin kurulmasından sonra da sorunlar yaşandığı saptanmıştır.
En sık rastlanan halk sağlığı sorunları, bulaşıcı hastalıklar alanında bağışıklama eksikliği, hijyen sorunları, uyuz, kızamık ve akut gastroenteritlerdir. Bulaşıcı olmayan hastalıklar alanında ise kronik hasta takibi ve ilaç sorunu yaşanmaktadır. Çevre sağlığı alanında toz ve asbest, güvenli içme suyu ve atık yönetimi sorunları vardır. Ayrıca ihmal edilmemesi gereken en önemli hizmetlerden biri olarak ruh sağlığı hizmetleri dikkati çekmektedir. Hem etkilenen kişilerin hem depremzede konumunda olan sağlık çalışanlarının ruh sağlığı yönünden desteklenmesi gereklidir. Sağlık çalışanlarının tükenmişlik sendromuna karşı desteklenmeleri gerekmektedir. Sağlık personelinin bu dönemde işyükü artışı, yorgunluk ve çalışma koşullarının zorluğu yanında barınma sorunlarıyla birlikte stres, endişe, korku, üzüntü, çaresizlik, hayal kırıklığı ve tükenmişlik duygu-durumunda bulunduğu saptanmıştır.
Tüm alanlardaki hizmetlerin sağlanması için hizmetlerin koordinasyonu ve planlı yönetimi gerekmektedir. Bunun için hizmetler tek elden planlanarak koordine edilmeli, ancak yerel ve ulusal “tüm kaynaklardan” (donanım, sarf malzemeleri ve insangücü) ve özellikle sivil toplum örgütlerinin ve uzmanlık derneklerinin gücünden en üst seviyede yararlanılmalıdır.
Bir kez daha vurgulamak isteriz ki: Yaşananlardan dersler çıkarılmalı ve benzeri durumlara karşı hazırlıklı olunmalıdır. Deprem ülkesi olan ülkemizde benzeri yıkımların önüne geçebilmek için önleyici politikalar geliştirmeli ve hayata geçirilmelidir. Depremi yaşayan illerde bir an önce birinci basamak sağlık hizmetleri tüm bileşenleriyle çalışır hale getirilmelidir.
Kaybettiklerimizin ruhu şad olsun.