2 NİSAN DÜNYA OTİZM FARKINDALIK GÜNÜ
Otizm spektrum bozukluğu; bebeklikten itibaren göz temasında, ortak dikkatte ve işaret etme davranışlarındaki yetersizlik ve isteksizlikle kendini belli eden, ciddi sosyal etkileşim ve iletişim bozukluğunun yanında sosyal davranış, dil, algısal fonksiyonlar, tekrarlayan davranışlar ve özel ilgilerle kendini gösteren, yaşam boyu belirtilerin görünümünde ve şiddetinde bireyden bireye farklılık gösterebilen, geniş bir spektrumda çeşitli özellikleri olan nörogelişimsel bir bozukluktur (1).
Tanımlamasının yapıldığı ilk dönemlerden günümüze kadar tanı ölçütlerinde çeşitli değişiklikler yapılmış olup son olarak DSM-5’te en güncel versiyonuna kavuşmuştur. Belirlenen kriterlere göre konulan otizm tanısı her geçen gün artmaya devam ederek günümüzde her 54 çocuktan birinde görülür hale gelmiştir (2).
Kendi özellikleri ile bireyleri, aileleri dolayısıyla toplumu farklı şekillerde etkileyebilen otizmin artan yaygınlığına dikkat çekmek ve kişiler/toplumlar için koşulları daha iyi bir hale getirebilmek adına BM (Birleşmiş Milletler) 2008 yılında 2 Nisan’ı Dünya Otizm Farkındalık Günü ilan etmiştir (3).
Altta yatan nedenlerin netlik kazanmamış olması, tanı koymada biyolojik belirteçlerin olmayışı, tanının klinik gözlemle konulabiliyor olması toplumda otizm bulgusu gösteren bireylerin tanılanmasında gecikmelere sebebiyet vermektedir. Erken tanının hayati önem arz ettiği otizmde tarama programlarının uygulanabilirliği noktasında tüm dünyada ve ülkemizde sıkıntılar yaşanmaktadır(4). Sık görülen ve kronik bir süreçte takibi gereken, beraberinde hekim aile öğretmen işbirliği gerektiren bir hastalık oluşu otizmi; halk sağlığını ilgilendiren durumların başına taşımaktadır.
Tüm bu sorunlar için öncelikle tarama programlarının uygulanması için gerekli koşullar düzeltilmeli, ailelerin ve toplumun farkındalık düzeyini artırıcı faaliyetler düzenlenmeli, görevli sağlık çalışanlarının otizm bilgi düzeyi artırılmalı özellikle erken tanı ve yoğun eğitimin önemi vurgulanmalıdır. COVID-19 sürecinde sekteye uğramış durumlar tespit edilerek telafiye yönelik çalışmalar yapılmalıdır, olası durumlar için bir plan oluşturulmalıdır. Otizmli bireylerin öncelik gerektiren durumları tespit edilmeli ve kurumlarda duruma özel tedbir planları devreye konulmalıdır.
Çok disiplinli bir bakış açısıyla hekimler, eğitim kurumları, yerel yönetimler, aileler ve bireyler ortak bir paydada düzenli bir şekilde belli zaman aralıklarında bir araya gelerek durum değerlendirmeleri yapmalıdır. Böylelikle belirlenen hedeflere uygun çalışmalar düzenlenmelidir.
HASUDER Engelsiz Toplum Çalışma Grubu adına Arş. Gör. Dr. Esra DAHARLI tarafından hazırlanmıştır.