Birleşmiş Milletler 2008 yılından itibaren, her yıl 2 Nisan’da ”Dünya Otizm Farkındalık Günü” olarak etkinlikler yapılmasına karar verdi (1). Bu karar, gerekli araştırma ve uygun müdahalelerin, bireyin büyümesi ve gelişmesi için hayati önem taşıdığı savına dayandırıldı. İlgili kuruluşlar ve sivil toplum kuruluşları ile özel sektör tarafından otizm konusunda halkın bilinçlendirilmesi, otizmli çocuklarla ilgili farkındalığın artırılması için ”Dünya Otizm Farkındalık Günü” olarak etkinlikler yapılmasına karar verildi.
Otizm spektrum bozukluğu; bebeklikten itibaren göz temasında, ortak dikkatte ve işaret etme davranışlarındaki yetersizlik ve isteksizlikle kendini belli eden, ciddi sosyal etkileşim ve iletişim bozukluğunun yanında sosyal davranış, dil, algısal fonksiyonlar, tekrarlayan davranışlar ve özel ilgilerle kendini gösteren, yaşam boyu belirtilerin görünümünde ve şiddetinde bireyden bireye farklılık gösterebilen, geniş bir spektrumda çeşitli özellikleri olan nörogelişimsel bir bozukluktur. Otizmin tanı ölçütleri, uluslararası sınıflandırma sistemlerinde ilk olarak 1967 senesinde ICD-8 içinde yer aldığı günden, 2013 yılında yayınlanan DSM-5’e kadar birçok kez değişikliğe uğramıştır. DSM-5’te “Yaygın Gelişimsel Bozukluk” tanımı yerine “Otizm Spektrum Bozukluğu” (OSB) terimi kullanılmaya başlanmıştır (2).
Otizm teriminin ortaya çıkışıyla beraber nedenlerine ilişkin ilk çalışmaların yapılması, otizmli çocukların eğitim-öğretimine yönelik çalışmaları, tanılama ve tıbbi çalışmaları takiben nihayet günümüzde bilimsel dayanaklı uygulama yaklaşımı ile otizmli bireylerin iyilik halini ve yaşam kalitesini arttırmaya yönelik çalışmalar yapılmaya başlanmıştır (3).
Otizme yol açan nedenlerin netlik kazanmamış olması, tanı koymada biyolojik belirteçlerin olmayışı, tanının klinik gözlemle konulabiliyor olması toplumda otizm bulgusu gösteren bireylerin tanılanmasında gecikmelere sebebiyet vermektedir. Erken tanının hayati önem arz ettiği OSB’de tarama programlarının uygulanırlığı noktasında tüm dünyada ve ülkemizde sıkıntılar yaşanmaktadır. Buna çözüm olarak hem ailelerin bilinçlendirilmesi hem de görevli sağlık çalışanlarının OSB bilgi düzeyinin artırılmasına yönelik çalışmalara, projelere ihtiyaç vardır.
Önceki yıllardan farklı olarak bu yıl, 2 Nisan’da, otizmli bireylerin de risk altında olduğu COVID-19 pandemisi nedeniyle, hem tarama programlarında hem de tanı almış otizmli bireylerin tedavileri, özel eğitimleri noktasında aksamalar meydana gelmiştir. Acil durumun neden olduğu uzun süreli bir kesinti, otizmli kişilerin ve onları temsil eden kuruluşların kazanımlarına sekte vurmamalıdır. Kazanılmış becerilerinde gerileme yaşanmaması adına otizmli bireylere bu dönemde, devlet desteği artırılarak telafi eğitimleri yapılmalıdır.COVID-19 yayılma riskinin artması nedeniyle engelli kişilerin bakım evleri ve psikiyatri hastaneleri gibi kurumlardan taburcu edilmesi konusunda risk değerlendirmeleri yapılarak gereken önlemler alınmalıdır. Bu dönemde ruh sağlığı hizmetleri de dahil olmak üzere sağlık hizmetlerinde otizmli bireylerin eşit erişime sahip olmaları sağlanmalıdır (4).
Otizm geniş bir yelpazede yaşam boyu süren, duygusal, davranışsal, iletişimsel bir bozukluktur. OSB’de erken tanı ve eğitim toplumsal yaşama katılım için son derece önemlidir. Bireyler erken tanı ve eğitimden çok yarar görürler ve önemli gelişme sağlarlar. Bu nedenle erken tanı ve eğitim çabaları kesintisiz güçlendirilerek sürdürülmelidir.
Kaynaklar
Metin Engelsiz Toplum Çalışma Grubu adına Dr.Öğr.Üyesi Muhammet Bayraktar tarafından hazırlanmış olup, metne katkı veren grup üyeleri Esra Korkmaz Daharlı, Feyza Dereli ve Tacettin İnandı’dır.