Bolu’nun Yuva Köyü’nde 9 Temmuz 2022 ‘de başlayan, 30 Temmuz tarihine kadar hastaneye
başvuran 144 olgunun saptandığı ve bir kişinin hayatını kaybettiği, su kaynaklı salgın ile ilgili
incelemelerin sürdüğü bilinmektedir. Resmi kaynaklardan salgının su kaynaklı olduğu
açıklaması yapılmış olmakla birlikte, suyun kontamine olmasına yol açan birincil kaynağın ne
olduğu ve suyun nasıl kontamine olduğu henüz açıklığa kavuşmamıştır.
HASUDER üyesi ve Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı
Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Seval Alkoy’un yaptığı yerinde incelemeler ve
değerlendirmelere dayalı olarak, HASUDER Bulaşıcı Hastalıklar Çalışma Grubu tarafından,
konuya ışık tutmak ve öneriler sunmak üzere bu bilgi notu hazırlanmıştır.
Salgından etkilenen bölgede yaşayanlarla yapılan görüşmelere göre, ilk olgular Kurban
Bayramının birinci günü, 09 Temmuz 2022 Cumartesi akşamı ortaya çıkmıştır. “Ateş,
bulantı-kusma, karın ağrısı ve kanlı ishal” yakınmalarıyla bazı hastalar hastanelerin acil
birimlerine başvurmuşlardır.
Bunu izleyen günlerde, aynı yakınmalarla hastane acillerine yapılan başvurular artmıştır. 16
Temmuz 2022 Cumartesi günü, Bolu İzzet Baysal Devlet Hastanesi Kadın-Doğum ve Çocuk
Hastalıkları Ünitesine başvuran bazı çocukların mevcut bulguları ve önceki yakınmaları
dikkate alınarak nöbetçi çocuk hastalıkları uzmanı tarafından Hemolitik Üremik Sendrom
(HÜS) olabileceği düşünülmüş ve İl Sağlık Müdürlüğüne bildirim yapılmıştır. HÜS, EHEC
enfeksiyonuna bağlı olarak ortaya çıkabilen bir klinik tablodur.
Olguların tetkik ve tedavileri hastanelerde yapılmaya başlandıktan sonra, bazı hastalarda
böbrek yetmezliği geliştiği saptanmıştır. İlde, pediatrik olgulara diyaliz altyapısı yeterli
olmadığı için, bu olgular Ankara’ya sevk edilmiştir. Sağlık Bakanlığı tarafından olguların
Hemolitik Üremik Sendrom olduğu açıklanmıştır. Dolaylı bilgilerimize göre, hastalık etkeni
su veya gıda yoluyla bulaşarak salgınlara yol açabilen EHEC veya verotoksik E.Coli isimli
bakteridir. Olgular farklı yaş gruplarında da gözlenmiş olup, bu süreçte 49 yaşında bir hasta
hayatını kaybetmiştir.
Sağlık Bakanlığı tarafından olayın incelenmesi için ekipler görevlendirildiği ve salgının kesin
nedenini tespit etmek amacıyla köyde bulunan su kaynaklarından, gıdalardan ve evlerde
bulunan kurban etlerinden numuneler alındığı öğrenilmiştir.
Salgının gerçekleştiği Yuva Köyü, Bolu ilinin 22 km doğusunda, TEM Bolu Doğu Kavşağı
olarak bilinen yerdedir ve beş mahalleden oluşmaktadır. Yerleşim biriminde yaklaşık 1000
kişi ikamet etmektedir. Olgular, bu mahallelerden biri olan Aşağı Çaydurt Mahallesi’nde
gözlenmiş olup, bu mahalle Bolu Çimento Fabrikası ile komşudur. Mahallelerin su temin
ettikleri birden çok kaynak mevcut olup, her birinin kendine ait su deposu vardır. Bu
depolardaki suyun düzenli klorlandığını teyit eden bir bilgiye ulaşılamamıştır. Yakından
geçen dereye daha yüksek rakımlardaki köylerin kanalizasyon atıklarının akıtıldığı, yine bu
dereye, çevreden bazı kişilerce katı atıkların atıldığı belirtilmiş; bayramda kesilen kurbanların
iç organlarından kullanılmayanların (hayvanların bağırsakları da dahil) dereye atıldığı
bildirilmiştir. Dere yatağındaki kurban kesim atıkları, saha ziyaretinde de gözlenmiştir. Dere
suyunun içme sularına karışıp karışmadığı net olarak bilinmemektedir.
İl Sağlık Müdürlüğü yetkilileri, salgının görüldüğü yerdeki su kaynaklarını tespit ve mevcut
su deposunu klorlama çalışmalarına başlamış, 18 Temmuz 2022’de depodan alınan su
örneklerinde bakiye (serbest) klor düzeyi 0,1 ppm olarak saptanmıştır. Bu durum, depolarda
yosunlanma ve diğer organik yapılar nedeniyle klorun etkisiz hale geldiğini ve serbest klor
düzeyinin düşük kaldığını göstermektedir. Dezenfeksiyonun sağlanabilmesi için bakiye klor
düzeyi 0,2 - 0,5 ppm arasında olması, salgın durumlarında ise kısa dönem için 1,0 ppm
seviyesine ulaşılması (süper klorlama yapılması) gereklidir. Bunun üzerine, bu bölgeye
sağlanan su kesilmiş, yemek ve içmek için ambalajlı su sağlanmıştır. Bu sürede temizlik
amacıyla kullanılmak üzere su sağlanıp sağlanmadığı öğrenilememiştir. Şebeke suyu
kesildikten sonra, deponun boşaltıldığı, boşaltılan suyun bulanık olduğu ve koku hissedildiği,
deponun uzun süredir temizlenmediği belli olacak şekilde kirli olduğu, bu işlemlere tanık olan
kişiler tarafından ifade edilmiştir. Depo temizlendikten sonra, dezenfekte edilip, su ile
doldurulmuş ve süper klorlama yapılmıştır. Ayrıca, su şebekesini oluşturan borular
değiştirilmiş, medyada yer alan bazı fotoğraflarda, önceki boruların epeyce eski ve paslanmış
olduğu görülmüştür. Bu işlemlerden sonra mahalleye yeniden su verilmiş, ancak esnafın
bulunduğu bölümün bir başka kaynaktan su aldığı anlaşılınca, su yeniden kesilmiştir. İl Sağlık
Müdürlüğü yetkilileri tarafından, görevli ekiplerin suyun hangi noktada ve nasıl kontamine
olduğunu tespit etmeye yönelik incelemelerinin devam etmekte olduğu ve her gün su
örnekleri alınıp incelendiği bildirilmiştir. Ayrıca, Bolu Valiliği tarafından olaya ilişkin idari
ve adli soruşturmaların başlatıldığı açıklaması yapılmıştır.
Sağlık Bakanlığı yetkililerinin kurban etlerini de içeren gıda analizleri yaptığı bilinmektedir.
Ancak bu analizlerin salgının ilk günlerinde yapılması gerekirken, ilerleyen günlerde alınan
numunelerden aydınlatıcı bir sonuç alınamama olasılığı bulunmaktadır.
Olguların Kurban Bayramı ile birlikte ortaya çıkması kurban kesimi atıklarının rolü
olabileceğini düşündürmektedir. Barsak bütünlüğü bozulmuş hayvan atıklarının dağıtılan
kurban etleri ile temas etmesi ve bu etlerin tüketilmesi enfeksiyon olgularına sebep olabilir.
Olgu sayısının yüksek olması, bu atıkların derelere atılması yoluyla veya başka yollarla, su
depolarının kontamine olmuş olması olasılığını gündeme getirmektedir. Bu olasılık
epidemiyolojik analizlerle doğrulanmış değildir; dolayısıyla salgının sebebi olduğunu ileri
sürmek şu aşamada olanaklı değildir. Ancak bölgedeki gözlemler, hayvan atıklarının su
deposuna 10 metre mesafeden geçen dereye atıldığını doğrulamaktadır. Ayrıca, köyde yapılan
görüşmelerde, derenin yukarısında bulunan köylerin kanalizasyon ve diğer atıklarının da
dereye bırakıldığı öğrenilmiştir. Bu durumun salgınla ilişkisi değerlendirilmelidir.
Su deposunun üstünün ve etrafının iyi yalıtılmış olmadığı gözlenmiştir. Bolu ve ilçelerinde bir
ay önce etkili olan sel suları ile taşınan bakterilerin salgında etkili olma olasılığı da
bulunmaktadır. Ancak aradan uzun süre geçmiş olması bu olasılığı azaltmaktadır.
Kanalizasyon sızıntıları ve sel suları, uygun yapı özelliklerine sahip olmayan, yakınlarında
kirletici kaynaklar bulunan ve yeterli bakımı yapılmayan kırsal su depolarının kontamine
olmasına yol açabilmektedir.
Kırsal alandaki sağlık standartlarına uygun olmayan su depoları, aynı zamanda kemirgenler
dahil çeşitli hayvanların suları kontamine etmesine yol açabilmektedir. Gerede, Yeniçağa,
Yuva Köyü, Tatlar Köyü ve bazı çevre yerleşimlerde 2010 yılında su kaynaklı Tularemi
olgularının gözlenmiş olduğu hatırlanmalıdır. Tularemi olguları Türkiye’de daha ziyade
kırsal kesimde su kaynaklarının kemirgenler tarafından kirletilmesi sonucu ortaya
çıkmaktadır. Göl ve dere suları gibi doğal koşullara açık su kaynaklarının kullanılması ve köy
su depolarının kemirgenlerin girişini engelleyecek şekilde iyi yalıtılmış yapıda olmaması,
kemirgen mücadelesinin de yeterli olmaması sonucunda Tularemi enfeksiyonları ortaya
çıkmaktadır. 2010’daki Tularemi salgınından sonra Bolu İl Sağlık Müdürlüğü, kırsal yerleşim
yerlerinde bulunan su depolarına yönelik yoğun bir ıslah çalışması yürütmüştür. Ancak
depoların bakımlarının, şebeke yenilemelerinin ve su klorlama çalışmalarının yürütülmesi bir
süreklilik gerektirmektedir. Yaşadığımız su kaynaklı salgın ve yerel gözlemlerimiz altyapı ile
ilgili sorunların bugün de devam ediyor olduğunu düşündürmektedir.
Mevcut bilgilerimize göre salgın, su kaynaklı olarak değerlendirilmektedir. Olgularda ve suda
aynı bakterinin (edinilen bilgilere göre EHEC- Entero-hemorajik E. Coli) saptanmış olması bu
durumu işaret etmektedir. Ancak suyun nasıl kontamine olduğu halen açıklığa kavuşmamış
veya açıklanmamıştır. Olguların belirtilerinin başlangıçları, bir haftadan uzun bir süreye
yayılmış olduğundan, tek bir kaynaktan toplu etkilenme şeklinde bir salgın olmadığı, farklı
günlerde devam eden bulaşmalar olduğunu düşündürmektedir. Yapılan müdahalelerden sonra
eğer yeni vaka çıkmıyor ise salgının kontrol altına alınmış olduğu düşünülebilir,
müdahalelerin etkili olduğu kabul edilebilir. Ancak sebebin anlaşılamaması, suyun nasıl
kontamine olduğunun saptanamaması durumunda, olayın yinelenmesi riski devam edecektir.
Kırsal alanlarda su depolarının sağlıklı yapısal ve işlevsel standartlara sahip olmaması
Türkiye’de yaygın bir halk sağlığı sorunudur. Kırsal alandaki su depolarının nasıl ve kim
tarafından dezenfekte edileceği, kontrollerinin nasıl yapılacağı konusunda belirsizlikler vardır.
Esasen İl Özel İdarelerinin ve Belediyelerin sorumluluğunda olan güvenli içme suyu temini,
kırsal alanda uygulamada sahipsiz kalmış görünmektedir. Sağlık Bakanlığı’nın bu konuda
standart belirleyici ve denetleyici rolü bulunmaktadır. Ancak, kırsal alanlarda halen sağlıklı su
standartları çoğu yerde sağlanamamaktadır.
Sağlıklı suyun temin edilmesi esasen kamusal bir sorumluluktur. Evlerin musluklarından akan
suyun yeterli miktarda ve içilebilir temizlik standartlarında olması gerekir. Sağlıklı suya
erişim temel bir haktır. Özel durumlarda, salgın dönemlerinde sağlıklı su güvencesi ortadan
kalktığında, Bolu’da yaşanan salgın olayında olduğu gibi, vatandaşların bireysel önlemlerle
kendi sağlıklarını korumaları zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Bu noktada, su kaynaklı
bulaşıcı hastalık olgularının gözlendiği ve birincil kaynağın bilinemediği durumlarda
vatandaşların nereden geldiği bilinmeyen, tat, koku ve bulanıklık yönünden kuşkulu suları
kesinlikle tüketmemeleri, sadece temiz olduğu doğrulanmış suları kullanmaları gereklidir. Ev
ve apartman su depolarında doğru ölçü ve teknikle klorlama yapılabilir; ancak bunun uygun
yapılmaması durumunda başka sağlık sakıncalarının ortaya çıkabileceği de unutulmamalı,
klorlama işlemi mutlaka doğru bilgiye dayalı olarak yapılmadır. Suyun kaynatılması evlerde
uygulanabilecek olan güvenli bir dezenfeksiyon yöntemidir. Bu yöntemlerle ilgili yerel sağlık
görevlilerinden ayrıntılı bilgi alınmalıdır.
Vatandaşların alacağı bu acil tedbirlerden başka, su depolarının kirletici kaynaklardan uzak,
hayvan giriş çıkışlarına izin vermeyecek ve sızdırmaz yapıda, kapalı yapılar olması
sağlanmalıdır. Bakım onarımları düzenli yapılmalıdır. Depoların iç yüzeyleri temizlenebilir
nitelikte olmalı ve temizlikleri Sağlık Bakanlığı genelgelerine uygun, düzenli aralıklarla
yapılmalıdır. Depolardaki suların klorlaması düzenli olarak yapılmalı ve klor seviyeleri
kontrol edilmelidir. Klorlama işi sadece muhtarlıkların sorumluluğuna bırakılmamalı, sağlık
kuruluşlarının gözetim ve desteği sağlanmalıdır.
Depo bakımları amacıyla veya Bolu’daki salgında olduğu gibi olağan dışı durumlarda şebeke
sularının kesilmesi zorunlu olduğu durumda, kesinti sonrası şebekeye verilen ilk suyun
evlerde kullanılmaması için vatandaşlar uyarılmalıdır. Kesintiler sırasında toprakta bulunan
çeşitli sıvılar şebeke boruları içine sızabildiği ve bu durum çeşitli hastalıklara sebep olabildiği
için zorunlu durumlar haricinde şebeke suyu kesintisiz verilmelidir.
Şebeke suyunun içilebilir nitelikte olması standart olarak sağlanmalı, olağan dışı durumlar
haricinde vatandaşların ambalajlı su kullanması kesinlikle teşvik edilmemelidir. Sağlık
Bakanlığı kuruluşları, yaptıkları su analizlerinin yer, sayı ve sonuçlarını toplumla düzenli
olarak paylaşmalıdır.
Yuva Köyü’nde yaşanan salgın ile ilgili yeni epidemiyolojik verilerle salgının sebebinin ve
suyun nasıl kontamine olduğunun kanıta dayalı olarak açıklanması gereklidir. Yeni olgular
ortaya çıkmasa ve bu salgın ampirik yöntemlerle kontrol altına alınmış olsa bile, nedene
yönelik müdahalelerin yapılması için konunun aydınlatılması, kamuoyunun ayrıntılı olarak
bilgilendirilmesi ve yeni salgınların ortaya çıkmasının önlenmesi gereklidir.
Kamuoyunun dikkatine saygıyla sunarız.
Hazırlayan: HASUDER Bulaşıcı Hastalıklar Çalışma Grubu