KENDİ AŞINI KENDİN ÜRETECEKSİN!
Günümüzde bulaşıcı hastalıklara karşı dünya genelinde kısmi bir kontrol sağlanabilmişse; bunu yaşam alanlarında düzelen çevresel koşullar ile aşıların varlığı ve yaygın bir şekilde uygulanmasına borçluyuz. Kurtuluş Savaşı döneminde bile kendi aşı ve serumunu üreten ülkemiz, bugün her doz aşıyı yurtdışından almaya mahkûm edilmiştir. Türkiye’nin aşı üretme altyapı ve deneyimini heba eden ve 1990‘lı yıllarda tamamen aşı üretimini sonlandıran yönetici ve yetkililer bu sonuçtan sorumludur!
Taşıma su ile değirmen dönmez! Ülkemizde her yıl Genişletilmiş Bağışıklama Programı ve yetişkin yaş grubuna yaklaşık 55-60 milyon doz aşı uygulanmaktadır. Uygulanan aşıların tamamı farklı ülkelerden temin edilmekte ve her yıl yaklaşık 1.5 -2 milyar TL paramız yurtdışına çıkmaktadır.
Bağışıklama hizmetleri ara vermeden sürdürülmek zorundadır! Uluslararası aşı sektöründe yaşanan arz talep ve üretimle ilgili sorunlar nedeniyle, bazen paranız olsa da aşı tedarikinde sorunlar, gecikmeler yaşanmaktadır. Ülkemizde aşı ile önlenebilir hastalıklara karşı aşıların yeterli ve zamanında temin edilmesi Sağlık Bakanlığının temel görevidir. Sözleşme yaptık ama aşıyı göndermediler ya da paramız yok aşı alamadık biraz aşılama hizmetlerine ara verelim diyemezsiniz, bu durum aşı ile önlenebilen hastalıkların salgın yapmasına neden olur. Nitekim yaşanan COVID-19 pandemisinin ekonomik sosyal ve sağlığımız üzerindeki yıkıcı etkileri yaşandı ve yaşanmaya devam etmektedir. Benzeri bir sorun yeterince aşı yapılamazsa bu gün aşılama ile kontrol altına alınan hastalıklarda da ortaya çıkabilir.
COVID -19 pandemisi ilk değil son da olmayacak! Dünyada artan nüfus, vahşi yaşam alanları ve ormanlık alanların yerleşim ve tarıma açılması, akarsuların ekosistemi bozacak şekilde baraj ve göletlerle akışının bozulması, enerji tüketiminin artmasıyla artan fosil yakıtların kullanımı ve sonuçta iklim değişikliği COVID -19 ve benzeri hastalıkların ortaya çıkma riskini ve sıklığını artırmaktadır. Diğer bir deyişle önümüzdeki on yıllar ve yüzyıllarda COVID -19 benzeri pandemik bulaşıcı hastalıkların daha fazla görülmesi beklenmektedir. Bu hastalıklara karşı hazırlıklı olmak ve gerekli cevabı verecek donanımda olmamız gerekir.
COVID -19 Pandemisi geçen bir yılda bize gösterdi ki; böyle bir salgın ve pandemide tek kurtuluş yolu hızla aşı geliştirmek ve toplumu hızla aşılamaktır. Halihazırda COVID -19 hastalığına karşı birçok aşı dünyada acil kullanım onayı alarak uygulanmaya başlanmıştır. Aşıyı tedarik edip hızla uygulayan ülkelerde hastalığın gerilediği ve sosyal yaşamın yavaş yavaş normale döndüğü görülmektedir. Ülkemiz aşı tedarikinde yaşadığı sorun nedeniyle her gün aşı uygulayabilme kapasitesinin çok altında aşı yapılabilmektedir. COVID -19 aşısını biz üretebiliyor olsaydık, aşı uygulama potansiyelimiz ile en fazla iki ayda toplumun %70’ni bağışıklayıp, pandemiyi durdurabilirdik.
Deneyim ve yaşanan süreç bize KENDİ AŞINI KENDİN ÜRETECEKSİN diyor. Bu acı deneyim hiç yaşanmayabilirdi. Cumhuriyetin ilk yıllarından aldığımız aşı üretim altyapı ve deneyimini taşıyabilseydik, bu gün Türkiye kendi aşı ihtiyacını üreten ve Dünyaya aşı sağlayan bir ülke olacaktı. Şimdi geçmişten ve yaşananlardan ders alıp, güçlü bir aşı üretim altyapısı ve insan gücü oluşturmak zorundayız. Bu iş bir iki üniversite ya da araştırma geliştirme şirketine bırakılamaz. Acilen kamusal kaynak ile bu altyapı yapılmalıdır.
Kamuoyuna duyurulur, 30.04.2021.
Bulaşıcı Hastalıklar Grubu
HASUDER